KENDİNE VE HAYATA RENK KAT!
Yazı dizisi şeklinde karşınıza çıkardığım üçlemenin en eğlenceli ama bir o kadar da kendinizi geliştiren ve keşfettiren ikinci durağını; hobilerimizin, ilgi alanlarımızın hayatımızdaki yerine değinmek istiyorum.
Her zaman imrendiğim bir konu vardır ki o da yurtdışındaki eğitim sistemini oluşturan dinamikler. Bunlardan en önemlisi, gençlerin eğitime başladıkları andan itibaren derslerindeki başarılarının yanında aynı seviyede ilgi alanlarının, hobilerinin değeri yer alıyor. Yani sen ne kadar sporla, kültür-sanatla ilgileniyorsan, değerin o kadar artıyor. Aslına bakarsanız da öyle değil midir? Kendinizi geliştirdiğiniz ölçüde hayatın farkındalığı artıyor, dolayısıyla da eğitim ve mesleki başarılarınız da arkadan geliyor.
Ülkemizdeki durumu anlatmaya gerek duymuyorum, ancak bir iki cümle yazmadan da rahatlamayacağım. O kadar ezbere yaşıyoruz ki karşılaştığımız ilk olayda yerle bir olabiliyoruz. Niye? Aile içinde, ilkokuldan üniversite eğitimine kadarki süreçte, iş hayatında hep ezbere yaşamıyor muyuz? Hep ezberletilen şekillerde yaşıyor, sınavları geçiyor ya da terfi alıyoruz. Çoğunlukla böyle, istisnalar kaideyi bozmaz tabii ki. Bunun tersi durumunu oluşturan bir kültürle büyümedik. Öğrenilmiş davranışlar ve doğru yönlendirilmemiş bireyler olarak ancak bir gün sanki uykudan uyanır gibi uyanıyoruz. Ve ne kadar erken farkına varırsak o zaman toparlamaya bir şeylerle ilgilenmeye, iyi yönlerimizi bulup geliştirmeye başlıyoruz.
Her zaman sorulan klasik “iyi ve kötü yönlerınız nedir?”sorusuna yine ezber cümleler kuruyoruz. Aslında ne kadar ortak yönlerimiz olsa da bir o kadar da farklı yönlerimiz var. Ve çoğunun farkında değiliz. Bir kesim kendini şanslı hissedebilir, çünkü gerçekten aile ortamında ve okul ortamında imkânlar yaratılmış ve kendi ilgi alanlarını kolaylıkla edinen insanlarımız da var. Peki geriye kalan o çoğunluğu oluşturan kesim ne yapacak?
Okul, dersler evet sizin başarınızı, kapasitenizi ölçmek konusunda bir ölçüt ama pratikte o kadar da ölçüt olmuyor. İlgi alanlarınızı, hobilerinizi ne kadar çabuk bulur ve kendinizi bu alanlarda geliştirirseniz hayatta asıl başarı sizi bekliyor demektir. Çünkü okul ortamında öğrenilen teknik bilgiler, sonradan da tamamlanabiliyor, hatta fazlasıyla. Şu var, eğitim hayatı boyunca öğreneceğimiz her dersin, alanın temel bilgilerinden bahsetmiyorum tabi ki. O kadarını da öğrenelim artık, değil mi? Ama inanın hayatın gerçekleriyle yüzleştiğimizde, iş hayatına başladığımızda görüyoruz ki sizi asıl başarıya götüren kazandığınız yetkinlikler, geliştirdiğiniz kişisel özellikleriniz..
Eğer çocuğunuz varsa onun için ya da kendiniz için, okuyorsanız ya da çalışıyorsanız ve hayatta bir adım daha ileri gitmek adına neler yapılacağını sorguluyorsanız, durmayın. Hemen çocuğunuzu ve kendinizi takibe alın. Size bırakıyorum bu süreyi. Zorlanıyorsanız liste yapın. Ama oturun yazın demiyorum. O gün bir yere gitmişsinizdir, bir şey görmüşsünüzdür, yemiş içmişsinizdir, okumuşsunuzdur, hoşunuza giden veya gitmeyen bir şeyler olmuştur. Dikkatinizi çekenleri not alın, aklınızda tutmaya çalışmayın. Hayatın yoğunluğundan unutabilirsiniz. Değerlendirmeye alacak kadar bir liste olduysa okuyun, iş-okul dışında ilgilinizi çeken, sevdiğiniz konuyla ilgili araştırma yapın ve içinize sinen ilk etkinliğe katılın ya da okuyun ya da seyredin. Kısacası yapın. Önsezilerimiz ya da dürtülerimiz, içimizde var olan cevheri bilerek yönlendiriyor, korkmayın. Hatta sevinin.
Çocuğunuz için de aynı durum geçerli, tek bir farkla. Unutmayın, siz biliyor olabilirsiniz ama o daha kendinin farkında değil, bir kültür-sanat veya bir spor dalıyla ilgilenmesi için zorlamayın. Ya da bir anda dört beş farklı alanla birden ilgilenmesini istemeyin. Emin olun ters teper veya becerisi varsa bile soğuyacak yok yere hayatından çıkaracaktır. Aslında siz de öyle değil misiniz? Baskıyla ve çok yönlendirmeyle hiçbir yere varamayız. Hele çocuk yaşlarda insan her şeyle bir anda ilgilenme hevesine de girebiliyor. Hevesini kırmayın. Kendisini iyi tanıması için ilgilendiği alanla ilgili kendisine yarattığı fayda ya da zararlarla ilgili sorular sorun ki o da hangisiyle daha çok ilgilendiğini kendisi anlasın. Zaten zamanla sayısı azalacak ama becerisi artacaktır.
Hayatımızın dengelerine baktığımızda aslında hobi ya da ilgi alanı ne kadar da önemli ve köprü vazifesi görüyor. Özel hayatınız ve iş hayatınız arasındaki öyle bir nokta ki, her iki dinamikte mutlu ve başarılı olup olmadığınızı belirliyor neredeyse. Sizden ricam, hangi spor dalıyla ya da hangi kültür-sanat dalıyla ilgilenirseniz ilgilenin, devamını getirin. Terapi gibi, rahatlama seansı gibi düşünün. En önemlisi, ne kadar da aynı şeyi yapsanız da her yaptığınızda kendinizi ve becerilerinizi ne kadar geliştirdiğinizi göreceksiniz, eninde sonunda. Çok mu yoğunsunuz, haftada bir zaman mı ayıramıyorsunuz, on beş günde bir yapın ama yapın.
Dans edin, kitap ya da şiir söyleşilerine katılın, kendinizi geliştirebilmek adına o kadar çeşitli etkinlik var ki takip edin, seminerlere katılın, topluluklara katılın, fayda yaratın. Ama laf olsun diye değil, gerçekten sürekli ilgileneceğiniz istediğiniz bir alanla uğraşın. Önemli, önemsiz fark etmez. Birçok kişi için önemsiz olan sizin için önemli olabilir, bilemezsiniz. Böylelikle kendinizden başlayarak çevrenize olan etkisini gözlemlediğinizde mutlu ve huzurlu olacaksınız. Kendinize değer katmak, her zaman güzeldir. Çocuğunuzun da daha bilinçli, sorumluluk sahibi, yetkinliklerinin farkında ve en önemlisi hayatta aslında ne istediğini bilen bir birey olarak yetişmesine fırsat vermiş olacaksınız.
Unutmadan.. Bir iki farklı etkinlikten sonra kendime göre bir hobi ya da ilgi alanı bulamıyorum demek, pes etmek yok.. Emin olun, şu hayatta herkesin ilgisini çeken ve kendini geliştirerek mutlu olabileceği sonsuz alan var. Sadece bulması biraz uzun sürebilir o kadar..
İlgi alanlarınızın sizi ne istediğinizi bilen daha mutlu ve başarılı bireyler haline getirmesi dileğiyle.
Sevgiler.