Yapım Yılı:1998
Vizyon Tarihi: 5 Şubat 1999
Yönetmen: Tony Scott
Oyuncular: Will Smith, Gene Hackman, Jon Voight, Regina King, Loren Dean, Lisa Bonet
Tür: Aksiyon, Gerilim, Casusluk
Ülke: ABD
Uzun yıllardır zaten bildiğimiz ama neredeyse son 10-15 yıldır dünyamızda teknolojinin gelişimiyle çok büyük ivme kazanan iletişim teknolojilerinin hayatımızdaki etkileri giderek kötüleşiyor. Ve en kötüsü de çoğu zaman bunun farkında bile olmuyoruz. Neyden bahsediyorsun derseniz de teknoloji, iletişim ve sosyal medyanın beraberinde getirdiği hayatlarımızın sürekli olarak gözlenebiliyor veya konuşmalarımız birçok farklı teknolojiyle dinleniyor olmasının farkında mısınız acaba? Ne gibi sonuçlarının olacağı gibi mesela..
Gerçek bir hikayeden beyazperdeye aktarılan Devlet Düşmanı filmini de hem bu soruna parmak bastığı için hem de devletler nezdinde siyasal/politik alandaki en basit gerçeği gözler önüne sererek her ortamımıza uyarlanabilecek mesajlarını fazlasıyla verdiği için izlenmeye değer buldum. Özel ve sosyal hayatın özellikle bu alanlar yoluyla ihlali ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sonuçlar, bu kadarı da olabilir mi dedirtebiliyor.
ÖZEL HAYATININ SINIRLARINI NE KADAR SEN KONTROL EDİYORSUN?
Devlet Düşmanı, Amerika hükümetinin sahneye taşındığı nokta olan siyasilerin özellikle altınızı çizerek “haberleşme güvenliği ve gizliliği yasası” başlığı altında verdikleri amansız mücadeleyi ele almakla hikâye başlıyor. Aslında burada ülkenin ya da halkın güvenliğinden ziyade başta başkanın, siyasi ve bürokratların güvenliği için yapılan mücadelenin mesajı veriliyor. Bu anlamda bir partinin başkanının bu yasaya onay vermeyi kabul etmediği için suikasta uğramasıyla her şey arapsaçına dönüyor.
Ve şans o ki konuyla hiç alakası olmayan doğa fotoğrafçısı Daniel Zavitz’in kamerasına tüm yaşananlar yansımakta. Ulusal Güvenlik Teşkilatı bunun farkına vardığı andan itibaren o görüntüyü elde etmek pahasına ne kadar kirli işlere bulaştığı da gözler önüne serilmekte. Fotoğrafçımız tehlikede olduğunu öğrenince kaçmaya başlar ve arkadaşı Robert Dean ile karşılaşıp onun haberi olmadan çantasına o kasedi koyar. Bu sefer tüm oklar başarılı bir avukat olan Robert Dean’e çevrilir. Hiçbir şeyden haberi olmayan Robert, bir anda kendisiyle ilgili birçok iftiraya maruz kalır. Tabi ki dinleme cihazları, gizli kameralar ve dolayısıyla geçmişinden bugüne kadar ne varsa ortaya çıkar. Kendisi için yaratılan algı, bütün hayatının altüst olmasına neden olur.
Robert, tüm hayatının kontrolünü kaybetmiştir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı’ndan kurtulabilmek ve kendini aklayabilmek adına bir çıkış yolu arar. Sahip olduğu bir bağlantı sayesinde eskiden Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nda çalışan bir kişiden yardım almaya başlar. Ve sonuna kadar hız kesmeyen bir maceranın da fitili ateşlenir.
Flimin kurgu ağı güzel örülmüş ve yaratılan algının çözülmesine kadarki heyecanı hep aynı seviyede tutmayı başarmışlar. Oyunculukların beklentiyi karşılamakla beraber hikayenin içine sizi de çekebilecek güçte olduğunu söyleyebilirim.
Bu konunun senaryolaştırıldığı sayamadığım kadar birçok yapıt bulunmakta. Denk geldikçe sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Ama benim bu konuya en çok ilgimi çeken ve onunla beraber gerek izlediğim filmlere gerekse okuduğum yayınlara ciddi bir temel oluşturan bir dizi var ki… Hatta hayatımı bu anlamda izole olmadan kontrol etmeye çalışıyorum diyebilirim. Bu anlamda ne kadar kontrol edebilirsem o kadar iyi hissediyorum.
Tamam açıklıyorum: Person Of Interest. Eminim aranızda izleyenleriniz vardır. 2011-2016 yılları arasında yayınlanan 5 sezonluk muhteşem bir dizi. Doğrudan değil belki ama çıkarılacak ana düşüncelerden biri olan sosyal medya ve İnternetin hayatımızdaki yerini, madalyonun arka yüzü olarak ele aldığında neler olabileceğini çok güzel gözler önüne seriyor. İzlemeyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.Hayatımızın her alanını kontrol edemeyiz belki evet, ama bazı şeyler gözümüze sokulduğu halde bir şey yapmamayı tercih ediyorsak da bir durup tekrar düşünmemiz gerekir.