SEN SEN OL, İŞİNİ DOĞRU SEÇ!
Ne üçlemeymiş arkadaş! Özel hayattan girdik, ilgi alanlarını hallettik bir tek derdimiz iş kaldı, öyle mi? Hele ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullarda.. Bu ülkede yaşayan istisnasız her kişi iş konusunda bir bacağından sorun yaşıyor. Yaşamayan varsa, hemen söylesin, kendimi elçi seçip atayım kendimi denize, siz rahat edin yeter ki.
İş, kariyer… Ne elzem bir konudur öyle. Okursun yıllarca, yine ezber sistemiyle girersin sınava, bin bir türlü kata külle. En nihayetinde girersin ülkemin nadide üniversitelerinden birisine. Bitmedi.. Üniversiteye girdin mi, biter bir şekilde denir, biter de evet. Marifet mi hayır. Asıl macera bundan sonra başlıyor. O ana kadar çoğu kişi bir şekilde olur mantığıyla hareket ediyor. Ve sistemimizin de canı sağolsun, işimizi hiç de kolaylaştırmıyor. İş görüşmeleri arka arkaya.. Ve sonunda işe girdiniz, bravo! Ülke nüfusunun neredeyse beşte birinden az bir kesiminde yer alıyorsunuz, tebrikler. Geri kalan, ülkemin resmi kayıtlarına göre %11 ama herkesin bildiği gibi neredeyse %20 lere gelen işsizlik oranının içinde yer alan canım işsiz arkadaşlarım, size sabır ve en kısa sürede iş bulmanızı canı gönülden diliyorum. Gerçekten bu ülkede en zor iş, iş bulmak. Motivasyonunuzu ve umudunuzu kaybetmeyin.
Hayatımızın denge üçlemesinin herhalde anlatılması en zor ve karmaşık olanı, can evimizden vuranı, hayatta kalabilmemizin maddi değeri, hayatın denge üçlemesinin son halkası İş Hayatı .. Her şeyin başı özel hayat dedik, ilgi alanımızla hayatımıza ve kendimize renk de kattık.Bunları birleştirip pratiğini görebileceğimiz en önemli mecra iş hayatı, nam-ı diğer profesyonel hayat.. Açıkçası kendimizin farkında olup, özel hayatımızı ve ilgi alanlarımızı en uygun seviyede tutsak bile şu koşullarda çalışabilmek ve emeğinizin tam karşılığını almak gerçekten zor. Emek-ücret arasındaki orantının hayatlarımızdaki etkisi de ortada.
Zaten bu üçlemeyi anlatırken boşuna hayatımızın denge üçlemesi demiyorum, bu dinamiklerin en azından ikisini dengede tutmalıyız ki sarsıcı bir depremin ortasında kalmayalım. Yoksa bugün iş konusu sorun olur yarın özel hayat. Hayatımızın her anını kontrol edemeyiz, bizim dışımızdaki güçleri unutmayalım. Bu dip notu unutmadan önümüze bakarsak daha sağlıklı ilerleyebiliriz, en azından deneriz.
İş Hayatı Denilince Akla Gelen Tablo
An itibariyle çalışma hayatının içinde olan ülkemin güzel insanlarına bakarsak, en başlıca sorunlarını çalışma koşullarından, istemediği işlerde çalışmaktan ve aldıkları ücretlerden şikâyet ettiklerini söyleyebiliriz. Bu maddeleri ne kadar değiştirebiliriz. Bunlara yönetici ve iş arkadaşlarıyla yaşadıkları mobbing vb. sorunları da eklersek sanırım çok sesli koro halinde konuşmaya başlarız. Çalıştığınız yerin değerinin, çalışanlarına ve bağlantılı olarak verimliliklerine verdiği değerle doğru orantılı olduğunu direkt söyleyebilirim. Çünkü gerçekten değer görüyorsanız, fazlasıyla da değer yaratıyorsunuzdur. Böyle bir ortamda çalışıyorsanız bir iki sorunu görmezden gelebilirsiniz sanırım. Zaten değer veren bir firma, çalışma koşulları ve çalışanın sağlığı ve sosyal hayatına da önem veriyordur. Ücret ya da yönetici ile ilgili sorunlarda eminim bir orta yol vardır, bulunuyordur da. Sadece bunu kabul etmiyorsunuzdur. Sonuçta, inansanız da inanmasanız da, şu anda sahip olduğunuz yönetici veya iş arkadaşlarınızdan daha kötü çalışanlara sahip firmalar da var. Yaşayınca görürsünüz ancak. Dolayısıyla eğer, genel olarak memnunsanız, çözüm odaklı hareket etmenizde fayda var. Herkesin iş etiği, bakış açısı farklı olduğu için her zaman sizin gibi hareket etmelerini beklemeyin. Çoğu kişisel değil de işle alakalı sorunlarsa halletmeye çalışın, gerisini göz ardı edin. Ne kadar az kafa yorar, üzülürseniz ya da ne kadar az konuşursanız, sorunların üstesinden o kadar çabuk gelirsiniz. Demiyorum ki, hiç konuşmayın. Konuşun ama konuştuğunuz kişinin çözüm odaklı mı yoksa ateşe körükle giden dedikoduyla kendini besleme çabası içinde olup olmadığına bakın.
Sevdiğiniz işi mi yapıyorsunuz yoksa işinizi severek mi yapıyorsunuz? İkisi de bir kişi için ne kadar önemli. Yaptığınız işi seviyorsanız sorun yok. Ama işinizi sevmiyor hatta zorla yapıyorsanız orada bir duralım. Aklınıza gelen her koşul sizi zorluyor ve gittikçe depresyona sürüklendiğinizi hissediyorsanız, nefes alın. Durun, dönün sevdiklerinize, ailenize ve en önemlisi ilgi alanlarınıza. Onlardan destek alın. Ama ailenizden ya da sevdiklerinizden size faydalı olacak noktalarda destek alın. Unutmayın her detayı sizin kadar yaşamıyorlar, anlamaları zor. O kısımları kendinize saklayın. İlgi alanlarınızla ilgilenin ki kendinizi hatırlayın. Hatırladığınızda çözümü bulacaksınız, emin olun. Objektif değerlendirin ve kendinize dürüst olun. Yaptığınız işi sevebileceğiniz noktaya getirmek için ne yapılabilirsiniz? Yöneticinizi ya da iş arkadaşlarınızı değiştirmek, bir seçenek değildir. Her koşulda muhakkak bir orta yol vardır. İş Hayatı altın kural 1: İş bulmadan da ayrılmayın tabi ki. Düzeleceği yer de giderek kötüleşen bir ekonomimiz var hâlihazırda. Biraz da kıymetini bilip işinizi kolaylaştırmanın yollarını arayın. Sürekli konuşmakla, şikâyet etmekle, çözüm üretmeden hareketsiz durarak hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. Bu her iş için geçerli.
Ve geldik ülkemin çoğunluğunu oluşturan ve iş arayan diğer güzel insanlarıma.. Bu dönemde başta akıl sağlığınızı koruyarak yola devam etmek ve iş aramak gerçekten takdire şayan.. Asıl tebriği siz hak ediyorsunuz. Eğitim seviyeniz ne olursa olsun, bu sıkıntıyı herkes birlikte yaşıyor. Amaç aynı; hayatını idame ettirebilmek, hayatını kurmak adına çalışmak. Şöyle bir düşünelim, iş başvurularında mı sorun yaşıyorsunuz yoksa görüşmelerde mi? Bir yerlerde tıkanıklık var değil mi? Bunun büyük bir yüzdesi sizin dışınızda emin olabilirsiniz. Yani iş bulamamanızın tek sorumlusu siz değilsiniz, kendinizi hırpalamaya gerek yok. Biz sizi ilgilendiren kısımla, başvuru ve görüşme kısımlarıyla ilgili birkaç noktaya değineceğim. Özel hayat ve ilgi alanlarınızla tamamen doğru orantılı olarak gelişecek ve karşınıza çıkacak yetkinliklerinizle aslında bu hayatta sahip olmak ve çalışmak istediğiniz mesleği, işi bulmanızda tabiî ki fayda var. Ne istediğinizi bildiğiniz takdirde o yöne doğru hazırlanıp çalışmanız daha kolay olacaktır. “Kim zaten istediği işte çalışıyor ki?” sorusunu hemen yapıştırın, durmayın. Biliyorum merak etmeyin. Ama ona ulaşmak için başka işleri, çalışma ortamlarını araç olarak kullanın, pişman olmazsınız. Hemen olmasa da birkaç yıl sonra neden olmasın.
Eski Düzen İş Hayatı v Yeni Düzen İş Hayatı
Eski düzen çok değişti, Bir dönem, özgeçmişleri ellerimize alır kapı kapı dolaşır gibi firmaları dolaşırdık. Bir dönem kariyer siteleri üzerinden başvuruları yapardık ki hala geçerli. Bir dönem değil her dönem var olan torpil, her zaman zirvede. Peki şimdi ne revaşta.. Kızmayın bana ama hepsini yapacaksınız. Kariyer siteleri başlığı altına hangi siteleri ekliyorsanız hepsinde iş arayacaksınız. Gerekirse, firmaların ilgilileriyle iletişime geçeceksiniz, gerekirse elinize özgeçmiş alıp gideceksiniz. Kapıdan kovulsanız, bacadan gireceksiniz maalesef. Ve en önemlisi de profesyonellerin, uzmanların yer aldığı mecralarda aktif olup iyi iletişim halinde olmanız size fayda yaratacaktır. Çevrenizde her kim çalışıyorsa, çalıştığı yerle ilgili bilgi ve boş pozisyonlar hakkında bilgi alın ve bastırın. Gittiğiniz görüşmelerde kötü gittiğini düşündüğünüz noktalar varsa, düzeltmeye veya geliştirmeye çalışın. Eğer neyin kötü gittiğini bilmiyorsanız bir uzmana sorun, emin olun zarardan çok faydası olacaktır. Bu bir insan kaynakları uzmanı olabilir, kariyer danışmanlık hizmeti veren kişiler olabilir hatta uzun yıllar iş hayatı içerisinde tecrübesi olan profesyonellerden de yardım alabilirsiniz. Ayrıca oturduğumuz şehirlerde iş aramaya o kadar odaklanıyoruz ki tüm kaynakları tek hedefe bağlamış oluyoruz, yapmayın. Sahip olduğunuz imkanlar dahilinde çalışabileceğiniz şehirler varsa, orada da bulunan pozisyonlara başvurun.
Çalışıyor olun ya da olmayın, bu süreci kendi lehinize çevirecek eylemlerde bulunmadığınız sürece aynı yerde durur, şikayet eder ve hayattan bıkarsınız. Yeter ki bu yazı dizisini birleştirin, eksiklerinizi kapatın, fazlalıklarınızı bulunduğunuz yere göre törpüleyin ya da pekiştirin. Ve harekete geçin. Eğer, çözümüm yok dediğiniz an, bu söylediğinize siz inanıyorsanız gerçekten, ben de inanırım. Ama siz de gayet iyi biliyorsunuz ki, denediğiniz bir yol olmuyorsa, denenecek, yapılacak ve gidilecek daha çok yol var. Araştırın, geliştirin, deneyin. Kısacası, aynı yerinizde saymayın. Hayatınızın döngüsünü biraz değiştirin. Bunu yapsam ne değişecek dediğiniz her şey, aslında gerçekten hayatınızda fark yaratıyor olacak, küçük ya da büyük. Denemeye değmez mi?
Hayatımızın her alanında dengeyi oluşturmak ve devamlılığını getirmek, gerçekten zor. Ama imkânsız değil. Mümkün olduğunca, elinizden geldiğince doğru olanı bulup yapmaya çalıştıkça ve hayatınıza uyguladıkça sizin memnun kalacağınız bir denge oluşacaktır, inanın bana. Zamanla, farkındalıkla…
Merak edenlere.. Ben de şu anda çalışmıyorum. Davulun sesi kulağımın dibinde, hem de kulak zarımı patlatacak derecede, rahat olun. Size her söylediğimi bizzat uyguluyor, bekliyor, gidiyorum. Sinirleniyorum da hem de nasıl.. Ama özüme dönmem, mantıklı düşünmem, pes etmeden devam etmem uzun sürmüyor. Her iki tarafta da yer aldım. Sizinleyim arkadaşlar..
Herkesin istediği ve sevdiği işte ve yaşamda tüm zorluklara göğüs gererek başarılı mutlu ve tatmin olacağı bir hayat diliyorum, tabi ki kendim için de.
Sevgiler.