Evrenselliği tartışılmaz olan, hayatlarımızdaki etkilerini saymakla bitiremeyeceğimiz kitaplar… İlgisi olan olmayan, okuyan okuyormuş gibi görünen herkesin dilinde kitap okumak ve kitap okuma alışkanlığı.. Yani popüler kültürümüzde yer alan girdiğimiz ortamlarda o hep konuşulan konumuzun iç yüzünde ne yatıyor aslında okuyunca özeleştri yapmaktan kendimizi alamayacağız, görün.
Lise dönemine kadar hikaye kitaplarını bile zar zor okuyan sırf ailesi aldığı için bir nevi gösteriş yapan biriyken ne olmuştu da bana, kitap okuma merakım bu noktaya gelmişti? Hemen söyleyeyim. İlk önce Lise 1’deki tarih öğretmenime sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Bende yarattığı etkiyi o zaman bile anlamamıştır kesin. Ders yılı içerisinde muhakkak edebiyat ya da tarih derslerinden birisinde kitap okuyup özet çıkarmanız istenmiştir.
Yine o günlerden bir gün, idealist ve tarihimizi sevdirmeye çalışan öğretmenimiz, RAMSES : Işığın Oğlu kitabının özetini hepimizden istedi. Ben çok akıllıyım ya, arka kapak özetini yazdım ve verdim. Kitabı okumadım bile. Hemen çağrıldım tabi ki. Ve gerçekten okumazsam sözlü notumun düşük verileceği söylendi. Öyle zor geldi ki başlamak. Ama ne oldu, kitabı bir nefeste bitirdim neredeyse. Ve maceram tarih kitaplarıyla başladı. Ramses serisini bitirmiştim birkaç ay içerisinde. Ve sonra Stephen King’in psikolojik gerilim kitapları yerini aldı, sonra polisiye, kişisel gelişim derken kendimi burada buldum.
Ve işin beni en çok şaşırtan kısmı da diksiyonumdan tutun Türkçeyi düzgün kullanmaya hatta hemen hemen tüm derslerde yazdığımız kompozisyonlarımda gözle görülür bir iyileşme ve gelişmeye tanıklık etmiş olmam. Ve sonradan anladım ki bunun nedeni kitap okumam. Tabi ki okudukça artan hayal gücü ve sorgulamalarda düşüncelerim ve bakış açılarım da aynı oranla gelişti.
Demem o ki o yıldan bu yıla çevremde hala kitap okumayı sevmeyen ya da ayda yılda bir okuyan ve bunun için garip bahaneler üreten insanları gördükçe yüzlerine anlayan ama hak vermeyen bir ifadeyle bakıyorum. Evet ben de birçok kişiye göre çok kitap okuduğumu söyleyemem. Ama burada önemli olan, konunun özünü görebilmek.
Kitap okuyanlara kendini çok sıcak ve yakın hissettiren, kitap okumayanlara ise boş bir laftan ibaret olduğunu düşünderen “ kitap bizim en iyi arkadaşlarımızdır” klişesini söylemeden geçemem. Çünkü kesinlikle doğru bir tabir. Kimimiz kitaplarla hala sıkı arkadaş olamamış olabilir. Bunun en büyük nedeni bence sevdiğimiz alanı, türü belirleyememek. Belki korku, gerilim kitaplarını seviyoruz, belki tarih, polisiye, felsefe.. Ya da sadece fantastik ya da kişisel gelişim kitapları.. Bir türü beğenmiyorsak, diğerlerini seveceğiz belki de, bilmiyoruz ki. Aslında gerçekten kendi kimliğimizi belirlemede, geliştirmede ne de güzel arkadaş oluyorlar bize.. Ah bir bilsek..
Bir kitabı beğenmedik diye tüm o şaheserleri, dünyaları tek kalemde kenara bırakmak ne büyük hata. Konusu ne olursa olsun bir yerden başlayın, beğenmediniz mi ilginizi çeken başka bir yazar ya da başka bir türle devam edin. Ama okuyun. Ve devamını getirin. Kitapların çok kalın ya da çok ince oluşlarına da lütfen aldırmayın. Bu yargıyı ortadan kaldırarak sadece kitapta sizi nelerin karşılayacağını merak ederek okuyun. Okudukça aslında yine ve yeniden söylüyorum kendinizi de keşfedeceksiniz. Bazı kitaplar bunu doğrudan gösterir, bazı kitaplar ise sizi hiç farkında olmadığınız yerlerden vurur ama anlamazsınız bile.
Benim zamanında yaşadığım süreci yaşayanlar eminim vardır ya da farkında değillerdir. O kadar ki çevreme bakıp size liste bile yapabilirim. Her şey tecrübe edinerek yolunu buluyor. Öyle ki sırf kitabı beğenmediğim halde sonunu merak ettğim için bitirdiğim kitaplar var. Sizden ricam, çizgi roman ya da bilimsel kitaplara kadar uzanan çizgide ne seviyorsanız okuyun, devamını getirin. Getirin ki burada paylaşalım, konuşalım..
Sevgiler